KÜRT AÇILIMI VE DEMOKRATİKLEŞME ÜZERİNE
Hükümet’in yukarıdaki şekilde isimlendirdiği terörü ortadan kaldırma teşebbüsü dolayısıyla bütün muhalifler muhtevanın ne olduğu yolunda itirazda bulunmaktadır. Bunun karşısında hükümet de bu muhtevayı geniş bir mutabakatla tesbit edebilmek için birçok şahıs ve müessese ile fikir teâtisinde bulunmaktadır.
Bu sebeple, biz de çözüme yardımcı olmak üzere aşağıdaki tekliflerimizin umûmî efkâra arzına ihtiyaç hissetmiş bulunmaktayız:
I-Türkü-Kürdü birbirlerine asırlardan beri kardeş yapan en mühim bağ İSLÂM’dır. İçinde İslâmî talepleri karşılayacak unsurlar bulunmayan bir çözüm paketinden kâmil netice elde olunamaz. Bu yüzden 1982 Anayasası’nın 174. maddesinde tadad olunarak bu kanunların “Anayasa’ya mugayereti” iddia olunamayacağı beyan edilmiş olan kanunlar toptan ilga olunmalıdır.
Bunlar hem çoktan kadük olmuşlar ve hem de İslâmî temayül ve tavırların karşısında ciddi bir hukûkî engeldirler. Bunlara bir de 5816 sayılı “Atatürk aleyhine işlenen suçlar”a dâir kanun ilâve edilmelidir.
Bahsi geçen Anayasa maddesi ve orada tadad olunan kanunlar şunlardır:
I. İnkılâp kanunlarının korunması
MADDE 174 – Anayasanın hiçbir hükmü, Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyetinin lâiklik niteliğini koruma amacını güden, aşağıda gösterilen inkılâp kanunlarının, Anayasanın halkoyu ile kabul edildiği tarihte yürürlükte bulunan hükümlerinin, Anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz:
1. 3 Mart 1340 tarihli ve 430 sayılı Tevhidi Tedrisat Kanunu;
2. 25 Teşrinisâni 1341 tarihli ve 671 sayılı Şapka İktisâsı Hakkında Kanun;
3. 30 Teşrinisâni 1341 tarihli ve 677 sayılı Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun;
4. 17 Şubat 1926 tarihli ve 743 sayılı Türk Kanunu Medenisiyle kabul edilen, evlenme akdinin evlendirme memuru önünde yapılacağına dair medenî nikâh esası ile aynı kanunun 110uncu maddesi hükmü;
5. 20 Mayıs 1928 tarihli ve 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun;
6. 26 Teşrinisâni 1934 tarihli ve 2590 sayılı Efendi, Bey, Paşa Gibi Lâkap ve Unvanların Kaldırıldığına Dair Kanun;
7. 3 Kânunuevvel 1934 tarihli ve 2596 sayılı Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun.
II- Lozan Muâhedenâmesi ile Türkiye’de yaşayan gayr-i müslim azınlıklara verilmiş olan haklar Türküyle, Kürdüyle Müslüman çoğunluğa da aynen verilmelidir. Bir ülkede azınlığa tanınan hakların çoğunluktan esirgenmesi akıl, mantık ve hukuk önünde gayr-i kabil-i müdafaadır.
Bu tavra Kemalist düşüncelerle itiraz edecek olanlar, M. Kemal Paşa’nın –bunları da ihtiva eden- Lozan Muâhedenâmesi’ni göklere çıkaran sözleri hatırlatılarak susturulabilir.
Kemalistlerin pek makbulü olan Seha Meray’ın yeni (uydurukça) dille tercüme ettiği Lozan Muâhedenâmesi’nin aşağıdaki “Ekalliyetlerin Himâyesi” başlıklı 37 ila 42. maddelerini lütfen okuyunuz ve ülkemizde yaşayan hristiyan azınlıkların sahip oldukları hakların Müslüman çoğunluktan hâlâ esirgenmekte olduğunu ibretle görünüz!…